Filmin konusunu
özetlemek için başlığımız yeterli bence. Karşımızda bir başyapıt duruyor. Bunu
söylememin nedeni başta Oscar olmak üzere aldığı bir çok ödül değil. İzleyici
etkileyen, toplumsal mesajlar veren, eleştirisel yaklaşımı olan, felsefi
düşünce yapısı olan ve de modern sinemanın olmazsa olmazı akıcılığa sahip.
Filmi izlerken gülüyor musunuz? Hayır. Ağlıyor musunuz? Hayır. Heyecanlanıyor
musunuz? Hayır. Fakat izlerken sıkılıyor musunuz? Ona da hayır. Bu güzel
çelişkinin nedeni senaryonun mükemmel bir formüle sahip olması. Öyle yerlerde
öyle olaylar oluyor ki filmden bir türlü kopamıyorsunuz.
Türk izleyiciler için aslında daha kolay filme ısınmak.
Oyuncuların konuşmaları, vücut dilleri, kullanılan mekanlar bizim ülkemize hiç
yabancı olmayan şeyler. Belki de bize tanıdık başkalarına değişik fakat herkese
sıcak gelen bu unsurlar filmin bizi sarıp sarmalamasını sağlayan şey.
Yönetmen o kadar iyi ve hayran olunası karakterler yaratmış
ki, insan dönüp bir bakıyor kendisine ve etrafına biz bu durumda olsak acaba bu
kadar erdemli davranabilir miyiz diye.
Erdemli ve dürüst davranmak sadece dine de bağlı değildir,
erdeme de. Beklide filmin en sağlam mesajı bu. Bunun yanında İran adli yapısına
inceden bir bakış ve “toplumsal sınıflar arasında hayata bakış açısından aslında büyük
farklar yoktur” önermesi filmin önemli malzemeleri olmuş.
O kadar çarpıcı birkaç sahne var ki filmden sonra oturup
bunların üstüne düşünmemek elde değil. Tabii ki spoiler vermemek adına bunlardan bahsetmeyeceğim. Ama
uyarıyorum bundan sonra okuyacağınız cümlede ufak bir kaçamak yapıp spoiler
vereceğim. filmin sonlarına doğru hizmetçi kadın ve kocası ateşli bir şekilde
tartışırken adamın çok sinirlenip biz karısına vurmasını beklerken birden
kendine vurmaya başlaması filmin içindeki unsurlarlada birleşince çok ama çok
etkileyici oldu benim için.
Yönetmen bize bol bol iran trafiğini izletmeyide ihmal
etmemiş. Araba içi çekimleri çok sevdiğini anlıyoruz yönetmenin ve aynı zamanda
peugeot marka otomobilleri.
Favori oyuncum hizmetçinin kızı Somayeh’i canlandıran Kimia Hosseini.
Bu kadar gerçek oynayabilir mi bu yaştaki bir çocuk. İnanılmaz. Tabi
alzheimerli babayı oynayan Ali-Asghar
Shahbazi. Hasta birini oynamanın hep çok zor olduğunu
düşünmüşümdür. Ve bunun altından o kadar güzel kalmış ki hayran olmamak elde
değil. İyi seyirler…