Bu ara Fransız filmlerine takmış (uzun bir aradan sonra
tekrar) durumdayım. Aslında aradığım şey “Koku” tarzında bir filmdi. Fakat
karşıma siyah Venüs çıktı. Konusu, gerçek bir hikayeden alınmış olması ve imdb
puanı (6,7 aslında yüksek değil ama hatırı sayılır) sayesinde izlemeye karar
verdim. Pişman mıyım? Hayır. Beğendim mi? Hayır. Nötr kaldım filme karşı. Güney
Afrikalı “hilkat garibesi” denilecek kadar farklı bir fiziğe sahip kadının
acılarla dolu Avrupa macerası diyelim filme kısaca. Sirkte sergileniyor, cinsel
obje hatta fahişe oluyor. Ve en sonunda tabiri caizse kobay olup bilimin
“hizmetine” giriyor. Ben aslında rahatsız edici filmleri seviyorum. Sinemanın
rahatsız ederek farkındalık yaratma yönünün en önemli misyonu olduğuna inanıyorum
hatta. Fakat bu film onu tam anlamıyla gerçekleştiriyor mu şüphelerim var.
Tabiî ki “Freaks” gibi bir başyapıt(bana göre tabiî ki) beklemiyoruz fakat
filmi ayakta tutmak adına yapılan tercihler yanlış bence. Film aslında durağan olmayan bir konuya sahip.
Yönetmenin elinde çok malzeme var filmi sürekli çekici kılmak için. Fakat
yönetmen bu çeşitliliği kullanmak yerine cinsellik üzerine gitmeyi tercih
ediyor. Bu da beni rahatsız ediyor. Ortada dolaşan o kadar çıplak kadın
görmesekte biz o gurubun sapkılığını
anlardık sayın yönetmen. Yani film bir tık öteye gitse +18 olacak çok rahat.
Ben köleleştirilmiş ilginç bir kadının ilginç hikayesini izlemek istiyorum
halbuki.
Filmin en çekici yanı sonundaki ufak sürpriz oldu. Gerçi
sürpriz bile denir mi bilmiyorum ama zekice diyelim. Kullanılan mekanlar,
kostümler mükemmel. Fransızlar bu işi iyi yapıyor. Özellikle mahkeme sahnesi
çok ilgimi çekti bu anlamda.
Filmde Hendrick
Caezar’ı canlandıran Andre Jacobs
favori oyuncum oldu. Eee tabi Ana karakter Sarah’ı canlandıran Yahima Torres’ in hakkını da
yemeyelim. İyi seyirler…