13 Mart 2012 Salı

PARİS YAĞMUR ALTINDA DAHA DA BİR GÜZELDİR...Midnight in Paris


Geç kalınmış Oscar yolculuklarımdan birini yaptım bu gece Oscardan hak ettiğini bulamamış midnight in paris’le. Ve izledikden sonra gerçektende çok ama çok geç kalmış olduğumu bir kez daha anladım. Tam bir Woody Allen klasiği duruyor karşımızda. Yine bizi büyülemeye gelmiş sihirbazımız…

Zaten filmin en iyi özgün senaryo ödülünü almış olması senaryosu hakkında konuşmamızı gereksiz kılıyor. Eeeee şurada kalkıp Woody Allen hakkında ahkam tutacak halimiz yok. Sadece âcizane birkaç fikrimizi söyleyeceğiz o kadar. Öncelikle erkek izleyicilere uyarı Parisi görme hayali kuran eşiniz veya sevgiliniz varsa filmi izletmeyin. Aksi halde gitmeniz kaçınılmaz olacak. Merak ediyorum Woody Allen Fransa’dan bir reklam bedeli olarak ne kadar para talep etti acaba. Gerçi ne adar etse az kalır. Çünkü  bir şehir bu kadar iyi tanıtıla bilir. Turizm adına bu kadar çekici kılınabilir. Filmi izleyip de kim parisi yağmur altında dolaşmak istemez ki.

Bir hollywood senaristinin roman yazma amacının entelektüel ve fantastik bir Paris macerası diye özetleyebiliriz aslında filmi.

Karakterler harkulede filmde. Ve tabi bu karakterlere can verenler. Zaten hep beğendiğim bir oyuncu olan Owen Wilson zirvesini yapmış oyuculuğunun. Fakat favori oyuncum itici bir karakter canlandırmasına rağmen Rachel McAdams. “Bu kadar mı güzel olabilir bir kadın” hissini her bakışımda uyandırdığı için bende olabilir bu tercihimin sebebi itiraf edeyim..

Bu kadar güzel şey söylemişken şuna değinmeden edemeyeceğim. Aslında film kendinizi ezik hissetmenize neden olabiliyor. O kadar entelektüeliteye maruz kalıyoruz ki altında ezilmemek mümkün değil. Hoş gerçi bizi motive edici bir unsurda olabilir bu. İyi seyirler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder